12 Ekim 2010 Salı

Ruhun mevsimlerinden Sonbahar


Uzun zaman olmuştu bu satırlara dokunmayalı, demek ki mevsimini beklemiş ruh. Ruhun mevsimi sonbahar olduğunda, kimileri durmak istermiş, kimileri tatlı bir uykuya dalmak, kimileri uzun uzun düşünmek, kimileri kedi gibi öylece kıvrılmak, kimileri hüzünlenmek, yalnız kalmak, kimileri sevdiğine sarılmak… Her ruhun sonbaharı farklıymış. Her ruhun rengi de farklılaşırmış. Aynı doğanın tonları gibi, sonbahar geldiğinde, yeşilin binbir türlü tonu gibi, keskin olmayan yumuşak geçişlerle tonların dansını izlemek insanı yormazmış. Nasıl yakın tonları gördüğünüzde doğada o harmoniyi, o uyumu hücrelerinize kadar hissedersiniz, insanın iletişimde olduğu, aynı ağaçların birbirine dokunuşu gibi dokunduğu insanlarında tonlarının, titreşimlerinin birbirine yakın olması gerekirmiş. Doğada var mıdır ki, kopkoyu bir yeşilin yanında apaçık bir yeşil tonu, yavaş yavaş açılıp ahenkle yavaş yavaş koyulaşmaz mı o renkler… İnsanlarında tonları, renkleri, doğal haliyle birleşimleri, bütünleri birbirinden farklı da olsa aslında geçişkenmiş. Öyle olduğu sürece keskinlikler, çakışmalar, gerginlikler, itişmeler yaşanmazmış.

Her ruhun bir mevsimi varmış, mevsimlerden sonbaharmış, tonlar farklı olsa da geçişler yumuşak ve ahenkliymiş.

Sağınızdaki solunuzdaki dokunduğunuz her şeye bir bakın… Tonunuza uygun yerde mi köklendiniz, yoksa kökünüzü mü kaybettiniz ? Rüzgar estiğinde yanınızdaki ağaçlarla aynı esneklikte misiniz ? Biriniz yaprak dökerken diğeri öylece durmakta mı yoksa ? Doğanın içindeki bu muhteşem dengeden ilham alın. Doğada her şey kendi halinde dengeye kavuşur. Uyumlu olanlar bir arada buluşur, tonlar, renkler birbirine ahenkle oluşur.

Her ruhun bir mevsimi varmış, mevsimlerden sonbaharmış. Yeni fidanlar ekilirmiş umutla, yeni tohumlar atılırmış bahara. Ruh tazelenirmiş, yazdan kalanları bırakırmış toprağa, arınırmış, hafiflermiş adeta. Olgunlaşırmış, büyürmüş, sakinleşip köklenirmiş usulca.

Sevgiyle,